Steal or Kiss’in Yazarı Sanem Özel İle Röportaj

Yazar Tarafından Yazıldı: Gedhaber
0 yorum

Bugün, “Dazlak Kılıcın Sahibesi” lakabıyla tanınan ve son dönemde Steal Or Kiss adlı kitabıyla geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan Sanem Özel ile bir aradayız. Daha önce Proje 1968 ve Alevriz adlı kitapları da bulunan Sanem, sade ve samimi yaşamından, yazma, çizme ve tasarım tutkularına kadar birçok konuda bizimle paylaşımlarda bulundu. Kendisiyle yaptığımız keyifli sohbeti sizler için derledik.

1️⃣ Seni hiç tanımayanlar için bize biraz kendinden bahsedebilir misin? Kimsin, neler yaparsın, nasıl bir hayatın var? Seni ilk kez bu röportajla tanıyacaklar için kendini nasıl anlatırsın?

Merhaba, ben Sanem. Beni tasarım yaptığım dönemlerden “Dazlak” lakabımla tanıyanlar çoğunlukta ama yaklaşık altı ay önce yayımladığım Steal Or Kiss sayesinde daha geniş bir kitleye ulaştım. Daha önce Proje 1968 adlı bir kitabım daha vardı; şu an yayında olmasa da, beni oradan tanıyanlar da olabilir. Oldukça sade, herhangi bir genç kızın hayatını yaşıyorum. Yazmak, çizmek ve tasarım yapmak çocukluğumdan beri en büyük tutkularım arasında. Yaptığım her şey hobiden ibaret olduğu için beni tanıdığınızda fazla profesyonel bulamayabilirsiniz.

2️⃣ Tasarım yapmaya ve kitap yazmaya nasıl başladığından biraz bahsedebilir misin? Bu iki alan çok farklı ama sen ikisini de başarıyla yürütüyorsun. Bu süreç nasıl başladı ve senin için nasıl bir yolculuktu?

Tasarım işine aslında Wattpad’le tanıştıktan sonra daha çok ağırlık verdiğim söylenebilir. Ama çocukluğumdan beri çizdiğim resimlerin bunda büyük etkisi var. “Ben yapsam bunu nasıl yapardım?” diye diye bir hesap açtım ve kendi tarzımı oluşturarak tasarımlar yapmaya başladım. Zamanla da her gün biraz daha kendimi geliştirdim.

3️⃣ Çok kısa sürede büyük bir okur ve takipçi kitlesine ulaştın. Bu gerçekten büyük bir başarı. Bu başarının en büyük nedeni de senin çok fazla emek vermen. Peki, senin gibi genç yazarlara ve tasarımcılara ne önerirsin? Bu yola girmek isteyenlere vereceğin tavsiyeler neler olurdu?

Yayınladığım ilk kitabım, Proje 1968, döneme dair önyargılar ve belki de yazım dilimin o zamanlar çok iyi olmamasından dolayı pek ilgi görmedi. Hobi olarak başladığım bu işte aldığım sert bir eleştiri beni fazlasıyla kamçıladı; çünkü kafaya taktığım konularda oldukça hırslıyımdır.

Sonrasında daha akıcı, okuru içine çeken ve kalemimin de daha yatkın olduğu bir tür olan dark romance’a yöneldim. Böylece Steal Or Kiss ortaya çıktı. Kurgusunu oluşturup kapağını tasarlamam ve ilk bölümü yazıp yayınlamam, o anki motivasyonla sadece bir günümü aldı.

Kendimi yazar olarak tanımlamıyorum, tavsiye verecek kadar yetkin olduğumu da düşünmüyorum ama şunu net söyleyebilirim. PR, bir kitabın yükselmesinde büyük rol oynuyor. Steal Or Kiss’in fark edilmesi, zamanında Proje 1968’i okumuş birinin açtığı hesapta düzenli paylaşımlar yapmasıyla oldu. Ne yazık ki sadece tutkuyla yazmak çoğu zaman yetmiyor; tanıtım olmadan sesini duyurmak gerçekten zor.

4️⃣ Bir anda büyük bir kitleye ulaştın ve haliyle bu da bir sürü eleştiriye yol açtı. Sosyal medyada seninle ilgili paylaşımlara baktığımızda seni sevenler kadar seni eleştirenlere, hatta linç edenlere denk geldik. Sen tüm bu eleştiri ve linçlerle nasıl başa çıkıyorsun? Psikolojik olarak seni nasıl etkiliyor ve bu durumlarla baş etmek için neler yapıyorsun?

Evet, linç yedim ama ağır bir linç olduğunu söyleyemem. Hakaret veya iftira olmadığı sürece herkesin her şeyi eleştirme hakkı olduğuna inanıyorum. Ben yetişkin içerik yazmayı seviyorum. Steal Or Kiss kitabımda yalnızca üç yetişkin sahne olmasına rağmen, edit ve videolar bu sahneler üzerine kurulunca “smut” etiketiyle linç edildim.

Fakat bundan da öte, kimseye zarar verdiğim ya da kötü bir olayla anıldığım bir durum olmadı. Bu benim için yeterli. Linç beni psikolojik olarak etkilemiyor, tabii ki iş iftiraya veya ağır hakaretlere dönüşmediği sürece.

Ayrıca kitabımın başında ve ilgili sahnelerde her zaman içerik uyarısı verdim. Çünkü kimseyi rahatsız edecek, kaldıramayacağı bir şeyle karşı karşıya bırakmak istemem. Beni asıl düşündüren şey şu, yabancı bir yazar yetişkin içerik yazdığında bu çok normal karşılanırken; aynı şeyi Türk bir yazar yaptığında sanki sapkınlık gibi algılanması. Bu çifte standardı açıkçası oldukça iki yüzlü buluyorum.

5️⃣ Kitap sektöründe eleştirdiğin ya da rahatsız olduğun bir durum var mı? Varsa nedir? Bu sektörde bir yazar ve tasarımcı olarak gözlemlediğin, düzelmesini istediğin şeyleri bizimle paylaşır mısın?

Kitap sektörü, diğer yaratıcı sektörlerden pek de farklı değil. Yalnızca edebiyatla değil; dizi ve film dünyasıyla da yakından ilgileniyorum. Bu ilgim doğrultusunda zaman zaman senaryo denemeleri de kaleme alıyorum. Ne yazık ki her alanda olduğu gibi bu sektörlerde de belirgin bir tekelleşme söz konusu. Üreten herkesin amacı, doğal olarak daha fazla kişiye ulaşmak. Ancak bu durum, yıllarını bu işe vermiş birçok ismin yeterince değer görmemesine yol açabiliyor. Özellikle sosyal medyada, neredeyse benim yaşım kadar süredir yazan insanlarla karşılaşmak beni ilk başta fazlasıyla şaşırtmıştı. Belki de bu dünyaya biraz geç dahil olduğum içindir.

Tasarım ise bir dönem benim için oldukça heyecan verici bir alandı. Kendi estetik anlayışımı oluşturduğum, sürekli yeni şeyler denediğim ve her gün geliştiğimi hissettiğim bir süreçti. Ancak zamanla üretim araçlarındaki değişim, bu tutkumun yönünü etkiledi. Hazır ve tekrara düşen görsel üretim biçimleri, bir süre sonra tasarım yapma isteğimi köreltti. Eskiden severek yaptığım çalışmalar, zamanla gözüme yetersiz görünmeye başladı. Bu noktada odağımı çizime kaydırdım. Şu anda bu alanda gelişmeye çalışıyor, çizimle olan bağımı güçlendiriyorum. İleride, çizimle birlikte yeniden tasarıma dönebilirim.

6️⃣ Bizler Türkiye’de senin çok başarılı olduğunu gördük ve eminiz daha nice başarılara ulaşacaksın. Peki Sanem Özel yurt dışına da açılmak ister mi? Eğer böyle bir düşüncen varsa hangi dillerde kitabını yayımlatmak ve hangi ülkelerde kitabını bastırmak istersin?

Evet, elbette. İngilizce olarak kaleme aldığım kurgular da var. Yabancı dil öğrencisi olmamın etkisiyle hem dil becerimi geliştirmek hem de uluslararası alanda tanınmak istiyorum. Amacım kitaplarımın yalnızca çeviri yoluyla değil, doğrudan İngilizce düşünerek, hissederek ve birebir kendi kalemimden çıkan kurgularla tanınmak. Yani duyguyu, dili ve atmosferi doğrudan o dilde kurarak anlatmak bana çok daha anlamlı geliyor. Bu yüzden, İngilizce yazmak benim için hem kişisel hem de yaratıcı bir gelişim alanı. Umarım bir gün yurtdışında da tanınma şansım olur.

7️⃣ Senin kaleminden okuyacağımız başka kitaplar var mı peki? Yeni projelerin var mı, varsa biraz spoiler verir misin? Bizi neler bekliyor?

Şu anda taslağı oluşmuş, kapakları ve ilk bölümleri hazır hâlde bekleyen 4-5 kurgum var. Bunun dışında, sadece konu ve karakter notlarını aldığım yaklaşık 20 kadar fikir daha arşivimde duruyor. Şimdilik önceliğim, hâlihazırda yayında olan Steal Or Kiss ve Alevriz kitaplarımda ilerlemek. Bu iki kitapta belli bir aşamaya geldiğimde, üç kitaptan oluşan yeni bir seriyi yayınlamayı planlıyorum.

Bu seride de bugüne kadar en çok ilgimi çeken ve çoğu kurgumda yer verdiğim “takıntı” ve “hırs” temalarını işleyeceğim. Her kitapta bu temaların farklı bir yönünü ele alarak, romantize etmeden, daha gerçekçi ve çarpıcı bir şekilde kaleme almayı hedefliyorum. Okura sadece hisleri değil, bu hislerin sonuçlarını da tüm yönleriyle göstermek istiyorum. Bu anlamda, bu serinin duygusal derinliği yüksek, etkileyici bir anlatı sunacağına inanıyorum.

8️⃣ Yazarken ya da tasarım yaparken ilhamını nereden alırsın? Hayatının hangi anları veya kimler seni üretmeye motive ediyor?

İlham kaynağım çoğu zaman müzik oluyor. Bazen rastgele duyduğum bir şarkı bile beni anında bambaşka bir evrene götürüp, o evreni yazmam için harekete geçirebiliyor. Aslında yazdığım pek çok kurgu, bir şarkıyla başlayan hayallerin ürünü.

Bunun dışında beni etkileyen pek çok anı, hata ve hayatıma giren insanlar da yazdıklarımda iz bırakıyor. Her karakterim bir şekilde yaşadıklarımdan, tanıdığım insanlardan ya da benden bir parça taşıyor. Sanırım bu yüzden kurgularım bana da her defasında biraz tanıdık geliyor. Çünkü ilhamım biraz da benim kendi hayatım.

9️⃣ Yazma ya da tasarım sürecinde asla vazgeçemediğin bir rutin ya da alışkanlığın var mı? Mesela özel bir playlist, bir içecek, belirli bir saat dilimi, vs.

Belirli bir yazma rutinim yok. Dünyanın en üşengeç insanlarından biri olabilirim; masa başına geçmek benim için gerçekten zorlayıcı. Bir yazma atmosferi yaratsam bile, en küçük bir şeyle dikkatim dağıldığında motivasyonumu da kaybedebiliyorum.

En rahat yazabildiğim zamanlar ise genellikle geceleri oluyor. Herkes uyuyorken, kulaklıkla müzik dinleyerek telefonumu elime almak bana daha kolay geliyor. Hatta şimdiye kadar yazdığım en iyi sahnelerin çoğunu uyumadan hemen önce, yatakta, telefonumdan yazdığımı fark ettim. Masa başında değil, tamamen içgüdüsel bir akışla yazmak bana daha doğal geliyor.

🔟 Bugüne kadar seni en çok etkileyen kitap ya da yazar hangisi oldu? Bir dönüm noktası yaratan eser ya da isim var mı?

Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi, beni en çok etkileyen kitaplardan biri. Dönem kurgularına olan ilgimi fark etmemi sağladı ve Proje 1968’i yazmaya devam etmem konusunda bana ciddi anlamda ilham verdi.

Bu kitap sayesinde kimsenin tamamen hatasız ya da mükemmel olmadığını, aşk sanılan duyguların nasıl kolayca takıntıya dönüşebileceğini çok net gördüm. Aynı zamanda psikolojik çözümlemelere olan ilgimin ilk kıvılcımı da bu kitapla ateşlendi. Karakterlerin iç dünyasını ve kırılma noktalarını detaylı şekilde anlamaya ve yansıtmaya duyduğum merak da büyük ölçüde bu etkiden besleniyor.

1️⃣1️⃣ Yazdığın karakterlerde ya da tasarladığın işlerde seni yansıtan bir detay var mı? Okurlar veya takipçiler hangi detayda “Bu kesin Sanem’in dokunuşu!” diyebilirler?

Kurgularımda en çok beni yansıtan şeyin diyaloglar olduğunu düşünüyorum. Belki kulağa çok profesyonel gelmiyor olabilir ama yazdığım bir cümledeki küfürden bile okurun “Bunu Sanem yazmış” diyebileceğine inanıyorum. Çünkü o diyaloglar, neredeyse birebir benden bir parça taşıyor. Mizacım, düşünce şeklim, hatta tepkilerim. Hepsi bir şekilde karakterlerin ağzından dökülüyor. Bu yüzden yazarken en çok keyif aldığım ve kendimi en rahat ifade ettiğim alan kesinlikle diyaloglar oluyor.

1️⃣2️⃣ Hiç “Yazmasaydım, tasarım yapmasaydım şunu yapardım” dediğin bir meslek ya da hayal var mıydı? Alternatif bir kariyer planın veya çocukluk hayalin var mıydı?

Tasarım ve yazarlık benim için her zaman birer hobi oldu. “Bu işi profesyonelce yapıyorum” diyebileceğim noktada değilim ama sevdiğim şeyleri üretip, bunları anlayan okurlarla bağ kurmak bana keyif veriyor. Zamanla bu hobiler kazanca dönüştü ve bir yayınevine adım attım.

Eğer bu alanları kariyerime yansıtmasaydım, mutlaka dil üzerine bir meslek seçerdim. Hâlâ da bu yönde ilerlemeyi planlıyorum. Özellikle tercümanlık ve turizm rehberliği, üzerinde durduğum alanlar. Kendimi geliştirebildiğim her alanda var olmak istiyorum.

1️⃣3️⃣ Sosyal medyada büyük kitleye ulaşmanın seni en mutlu eden ve en zorlayan yönü nedir?Takipçi sayısının artması hayatında neleri değiştirdi?

Henüz sosyal medyada geniş bir kitleye ulaştığımı düşünmüyorum, ancak istikrarlı bir şekilde devam ettiğim sürece bu noktaya ulaşacağıma inanıyorum. Bu sürecin en keyifli yanı ise, yazdıklarımı benimseyen okurlarla birebir iletişim kurabilmek. Yer yer aldığım eleştirilerin bile beni geliştirdiğini düşündüğüm için bu etkileşimi çok değerli buluyorum.

Ancak sosyal medyanın sevmediğim bir yönü de var: Samimiyet adı altında çizgiyi aşan, alaycı ya da haddini aşan yorumlara çok kolay ulaşılabilmesi. Örneğin bir keresinde, kim olduğunu hiç tanımadığım biri tarafından yalnızca yazdığım tür üzerinden sert şekilde eleştirildim. Yetişkin içerik ve dark romance yazdığım için küçük yaştaki okurları etkilediğimi ve Wattpad’in benim gibi yazarlar yüzünden kapandığını iddia etmişti.

Bu yorum beni üzmekten çok, zihniyet olarak zoruma gitti. Wattpad’i kapatan şeyin yazılan türler değil, platformun yapısı ve kullanıcı politikaları olduğunu görememeleri beni hayal kırıklığına uğrattı. Herkesin tanımadığı birine, sırf kendi dar görüşlü algısıyla bu kadar rahat fırça atabilmesi düşündürücü. Sosyal medyanın en kırılgan noktalarından biri de bu bence.

1️⃣4️⃣ Şu an geriye dönüp baktığında “iyi ki yapmışım” dediğin ve “keşke şöyle yapsaydım” dediğin şeyler neler?

“Keşke yapmasaydım” dediğim hiçbir şey yok. Aksine, ne yaptıysam “yine olsa yine yapardım” diyorum. Çünkü her yaşadığım şeyden bir ders çıkardım ve aynı hataları tekrar etmemeyi öğrendim.

“İyi ki” dediğim en önemli şey ise kitaplarımı yayınlamak oldu. Çok yalnız hissettiğim bir dönemde yazmaya başladım ve o hikâyelerle kendime bambaşka bir dünya kurdum. O dünyanın içini, gerçek hayatta eksikliğini hissettiğim bir sürü arkadaşla doldurdum.

Sevgili Sanem Özel’le yaptığımız bu sohbet, onun içtenliği ve tutkusunu yakından görmek için harika bir fırsat oldu. Yazmak, çizmek ve tasarlamak onun için sadece birer hobi değil, hayatının vazgeçilmez parçaları. Yeni projelerini ve yolculuğunu merakla bekliyor, kendisine zaman ayırdığı için teşekkür ediyoruz. 

Haber: gedhaber

Ayrıca şunları da beğenebilirsiniz

Yorum Bırak